Güvenilir Olmak Ne Demektir? — Felsefi Bir Bakış
Filozofun Gözünden Güvenilirlik
Güvenilirlik yalnızca bir ahlakî erdem değil, insan varoluşunun anlam katmanlarında yankılanan derin bir felsefi sorudur. Bir filozof, “Bir insanın güvenilir olması, onun gerçeğe ve kendine sadık kalabilmesi midir, yoksa başkalarının beklentilerini tutarlı biçimde karşılaması mı?” diye sorar. Bu soru, insanın kendini ve dünyayı nasıl bildiği, nasıl davrandığı ve kim olduğu konularına temas eder.
Güvenilirlik, hem etik bir değer, hem epistemolojik bir duruş, hem de ontolojik bir varoluş biçimidir.
Etik Perspektiften Güvenilirlik
Etik açıdan güvenilirlik, eylemlerle sözlerin birliğini temsil eder. Aristoteles’in “erdemli insan” tanımı burada yankılanır: Güvenilir insan, doğruyu bilmekle kalmaz, doğru olanı yapar.
Bir bireyin güvenilir olması, yalnızca yalan söylememek değil, davranışlarında tutarlılığı sürdürmesidir. Etik güvenilirlik, bir kişinin hem kendi vicdanında hem de toplumsal ilişkilerinde istikrar taşıması anlamına gelir. Bu durumda güven, yalnızca başkalarının bize olan inancı değil, kendi iç bütünlüğümüzün de göstergesidir.
Peki, bir insan, kendi içindeki çelişkilerle dolu bir dünyada, nasıl sürekli güvenilir kalabilir? Değişen değerlerin ortasında, tutarlılık ne kadar mümkündür?
Epistemolojik Boyut: Bilginin Güvenilirliği
Epistemoloji, yani bilginin doğası ve kaynağıyla ilgilenen felsefe dalı, güvenilirliğe farklı bir açıdan yaklaşır.
Bir düşünür için “güvenilir olmak”, sadece eylem değil, bilginin doğruluğuna olan bağlılıktır. Descartes’ın şüpheciliği, bu noktada önemli bir zemin oluşturur. O, yalnızca kesin olarak bilinebilecek olana güvenilmesi gerektiğini savunur. Epistemolojik güvenilirlik bu anlamda, insanın hem kendi bilişsel süreçlerine hem de bilgiyi aktarma biçimlerine karşı dürüst olmasını gerektirir.
Eğer bir bilgiye güvenemiyorsak, o bilgiyi dile getiren kişiye de güvenebilir miyiz?
Ve daha derin bir soru: Bilginin kendisi güvenilir değilse, güvenin temeli neye dayanır?
Ontolojik Perspektiften Güvenilirlik
Ontoloji, yani varlık felsefesi açısından bakıldığında güvenilirlik, varoluşun kendi doğasına dair bir istikrar arayışıdır.
Bir insanın güvenilir olması, onun varoluş biçiminde bir süreklilik göstermesidir. Heidegger’in deyimiyle insan “dasein” olarak dünyada bulunur ve bu bulunuş, anlamın kaynağıdır. Eğer insan kendi varlığının anlamını kavrayamamışsa, başkalarına nasıl güven verebilir?
Güvenilirlik burada, bir “olma tarzı” haline gelir: Kendisini olduğu gibi kabul eden, kendi hakikatini sahici biçimde yaşayan insan, güvenilirliğin ontolojik temelini temsil eder.
Ancak şu soru yankılanır: Eğer insan özü gereği değişen, dönüşen bir varlıksa, o halde güvenilirlik sabit bir nitelik midir yoksa bir yönelim mi?
Felsefi Dengede Güvenilirlik
Etik, epistemolojik ve ontolojik açılardan bakıldığında güvenilirlik, üç boyutlu bir kavram olarak belirir.
Etik açıdan, güvenilirlik eylemde doğruluk ve tutarlılıktır.
Epistemolojik olarak, bilgiye sadakat ve entelektüel dürüstlüktür.
Ontolojik olarak ise, varoluşsal bütünlük ve sahiciliktir. Güvenilir insan, bu üç düzlemde kendiyle barışık olandır. Ne yalnızca doğruyu bilen, ne yalnızca doğruyu yapan, ne de yalnızca kendisi gibi görünen; tüm bunları bir bütünlük içinde sürdürebilendir.
Düşünsel Bir Soru ile Bitirelim
Güvenilirlik, insanın hem kendine hem başkalarına verdiği sözün varoluşsal yankısıysa, şu soruyu sormak gerekir: Kendi hakikatine ihanet eden biri, başkalarının gözünde gerçekten güvenilir olabilir mi?
Belki de güvenilir olmak, her şeyden önce, kendi iç sesine sadık kalabilmektir.
#felsefe #etik #epistemoloji #ontoloji #güven #felsefeyazısı